Zekâtın verilebileceği sekiz sınıfı açıklamıştır. Zekâtın
verilemeyeceği kimseler de vardır. Aşağıda bunları açıklayacağız.
1) Ana, Baba, Eş ve Çocuklar
Bir kimse kendi zekâtını yoksul bulunan eşine, usul ve fürûuna
veremez. Usul; bir kimsenin anası, babası, dede ve nineleridir. Fürû ise;
oğulları, kızları, bunların çocukları ve torunlarıdır. Boşanma iddeti
beklemekte olan karısı da bu hüküm kapsamına girer. Çünkü bir kimse, yoksul
düştükleri zaman zaten bunlara bakmakla ve normal olarak nafakalarını
sağlamakla yükümlüdür. Bunlara zekât verirse, yararlanma, dolaylı yoldan
kendisine dönmüş olur. Hâlbuki zekât verildikten sonra artık, zekât verenle
zekât arasında menfaat bağının kesilmiş olması gerekir.
2) Müslüman Olmayanlar:
Zekât ibadet içerikli bir yükümlülük olduğu için gayrî
müslimlere, inançsız kişilere ve dinden dönenlere verilmez. Aralarında dört
mezhep imamının da bulunduğu fakihlerin çoğunluğuna göre zekât, İslâm
toplumundaki gayri Müslim tebeaya (zımmîler) verilmez. Çünkü zekât Müslüman
yoksulların hakkıdır. Onların zenginlerinden alınıp, yoksullarına
verilir. Gayri müslimler zekâtla yükümlü değildir. Böyle bir
yükümlülüğe katılmayanların, bundan yararlanma hakları da bulunmamalıdır.
3) Zenginler
Zengin kimseye zekât vermek caiz değildir. Yalnız zekât memuru
emeğinin karşılığı olarak zekâttan pay alacağı için o zengin de olsa
kendisine ayrılan payı alabilir. Yine yolculuk sırasında muhtaç duruma düşen
zengin kimse de zekât alabilir. Çünkü yolcu gerçekten zengin olsa bile o anda
yoksul sayılır.
Temel ihtiyaçların dışında nisap miktarı mala sahip olan kimse
“zengin” sayılır. İslâm’ın malın çeşidine göre belirlediği nisaptan az
miktarda mala sahip olan kimse sağlıklı, güçlü ve çalışabilecek durumda olsa
bile zekât alabilir. Çünkü bir kimse güçlü kuvvetli olduğu halde işleri
bozulabilir, yeni iş bulamaz veya çalıştığı işten elde ettiği gelir geçimini
sağlamayabilir. Buna göre evi, ev eşyası, hizmetçisi, binitli, silahlı,
giysisi, meslek sahibinin elinde meslek âletleri, ilim adamının yararlanmakta
olduğu kütüphanesi bulunsa bile, geçimini sağlayacak kadar geliri bulunmazsa,
zekât alabilir. Çünkü bu sayılanlar temel ihtiyaçlardır.
4) Hz. Peygamber’in Yakınları:
Hz. Peygamber’in ailesine zekât ve sadaka almak
yasaklanmıştır. Çünkü zekâtlar insanların mallarının kirleridir. Hz.
Peygamber’in ailesine, beytülmaldeki ganimetlerin beşte birinden yetecek
kadar harcama yapılır. Bir Hadis-i şerifte şöyle buyurulmuştur: “Bu
sadakalar ancak insanların kirleridir. Muhammed’e ve Muhammed ailesine helal
değildir.” (İbn Mâce, Sünen, I, 590)
5) Küçükler ve Akıl Hastaları
Yedi yaşından küçüklere ve akıl hastalarına doğrudan zekât
vermek caiz değildir. Zekât bunların velilerine teslim edilir. Bayram ve
benzeri sevinçli günlerde muhtaç olan hizmetçilere, işçilere veya temyiz
çağındaki çocuklara yahut sevinç haberi getiren yoksul kimselere verilecek
hediyelerin zekât niyetiyle verilmesi caizdir.
Zenginin küçük olan çocuğuna zekât vermek caiz değildir. Çünkü
çocuk babasının zengiliği ile zengin sayılır. Diğer yandan zengin bir kadının
yetim ve babası Müslüman olan çocuğuna zekât verebilir. Çünkü bu çocuğun
nesebi babası yönünden sabit olup, anasının serveti ile zengin sayılmaz.
Yine bir kimse zekâtını, zengin bir şahsın yoksul ve Müslüman
olan babasına veya yoksul ve Müslüman olan büyük oğluna veya kızına yahut o
şahsın yoksul ve Müslüman olan karısına verebilir. Çünkü bunlar müstakil
velayet sahibi olup birbirinin serveti ile zengin sayılmazlar.
Zekâtın, malın bulunduğu yerdeki yoksullara verilmesi asıldır.
Çünkü Rasûlullah (sav), Muaz (ra)’a; “Zekâtı Yemen halkının zenginlerinden
al, yine Yemen halkının yoksullarına ver” buyurmuştur.
Zekâtın yılsonunda başka beldedeki fakirlere gönderilmesi
tenzihen mekruhtur. Ancak zekâtın gönderileceği yerdeki ihtiyaç sahipleri
akraba olur veya malın bulunduğu beldedeki fakirlerden daha muhtaç durumda
olurlarsa, bu takdirde başka beldeye göndermek caiz olur.
Zekâtın toplandığı yörede dağıtılması birçok kolaylıklar
sağlar. İhtiyaç sahiplerinin daha iyi tespiti ve gerçek ihtiyaçların
bilinmesi, toplama ve dağıtma masraflarının azalması ve çeşitli beldelere bu
yolla mâli ve ekonomik özerklik ve yerinden yönetim imkânlarının tanınması
bunlar arasında sayılabilir. (Prof.
Dr. Hamdi Döndüren, Delilleriyle İslam İlmihali, Erkam Yay.)
|
Yorumlar
Yorum Gönder